27 Aralık 2019
Sayı: SYKB 2019/01 (48)

Gelecek işçi sınıfının olacaktır!
AKP-saray rejimi geleceğini savaşa endeksliyor
Erdoğan’a karşı Erdoğan taktiği
Gerici hesapların sonu yok
“Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul!”
Asgari ücret vergiden muaf tutulsun!
Metal Grup TİS süreci ve görevlerimiz
Gerçek bir sınıf mücadelesinin imkanları
Atamalarda güvenlik soruşturmaları sürecek
Burjuvazi bireyciliği ve bencilliği dayatıyor
Tarihsel dönem ve devrimci parti - 1
Proleter hareketin ve halk isyanlarının yeni dönemi
Teslim Demir… Gerçek bir yaşam filozofu!
Hong Kong’daki son gelişmeler üzerine
İngiltere seçimleri ve Brexit
Trump’ın azil sürecinde rezalet diz boyu
Fransa genel grevinden gözlemler
LSG Sky Chefs’te grev yasağı
Sosyalistlerin “kadın eylemleri”ne katılımları üzerine
AKP’nin genelgesi şiddeti ve baskıyı boyutlandırıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal Grup TİS süreci ve görevlerimiz

E. Eren Yılmaz

 

Sınıf mücadelesinin içinde bulunduğu kısır döngüden çıkabilmesinin önemli bir dinamiğini içinde barındıran MESS Grup TİS süreci devam ediyor. Yetkili üç sendika ve MESS arasında süren sözleşme görüşmelerinde, gelinen aşamada uyuşmazlık zaptı tutulmuş bulunuyor. Yasal prosedürü işletmek konusunda olabildiğince titiz davranan taraflar, arabuluculuk sürecinin devreye gireceği önümüzdeki birkaç haftanın ardından anlaşma olmaması halinde, grev kararı alarak, iki aylık bir döneme girecekler. Bu iki ay içinde ya sözleşme imzalanacak ya da greve çıkılacak. Şu ana kadar süreç hemen her TİS sürecinden bildiğimiz şekilde ilerliyor.

MESS masada kapsamlı bir saldırı programıyla bulunuyor. Kriz dönemini fırsata çevirmeye çalışan metal patronları, metal işçisinin köleliğini istiyorlar. Bunu gizli saklı değil, açıktan talep ediyor, ekonomideki güncel tabloyu bir gerekçelendirme ve tehdit unsuru olarak gösteriyorlar. Yani aylar öncesinden bilinen, farklı işkolu ve fabrikalarda imzalanan sözleşmelerin de açıkça gösterdiği gibi, sermaye düzeninin bütünsel hedefleri kapsamında, adımlarını kararlılıkla atıyorlar.

Sendikal bürokrasi cephesinde ise geçmişle kıyaslandığında yine bir değişiklik yok. Onlar için TİS süreci masa başı görüşmeler ve yasal prosedürün yerine getirilmesinden ibaret. Şu ana kadar ortaya çıkan veriler bir kez daha buna işaret ediyor. Olabildiğince sessiz geçirilen görüşme süreçlerinin ardından uyuşmazlık zaptının tutulması üzerine, fabrikalarda üretime dokunmayan eylemler başlatıldı. Çelik-İş’in bu konuda da varlığı tartışmalı olmaya devam ederken, Birleşik Metal-İş her TİS sürecinin rutin eylemlerini gerçekleştiriyor. Türk Metal ise Metal Fırtınası’nın bir etkisi olarak, 2017 TİS sürecinde olduğu gibi bu TİS sürecinde de fabrika eylemleri gerçekleştirmeye başlamış durumda.

Metal işçileri saflarında, yılların birikimi ve kriz sürecinin ağırlığının yansımaları ile giderek biriken bir hoşnutsuzluk ve tepki var. Artan tepki kendini henüz ortaya koyabilecek kanallar yaratamasa da mücadele potansiyelinin alttan alta mayalanmasını sağlayan bir işlev görüyor. MESS ve sendikal bürokrasi şu ana kadar bu tepkiyi kontrol edebilme başarısı göstermiş olmalarına rağmen, süreç “her şeye gebe” denilebilecek bir noktaya doğru ilerliyor. Bilinç ve örgütlülüğün zayıflığı, görece daha deneyimli işçilerin, Metal Fırtınası sonrası sistematik olarak fabrikaların dışına çıkartılmış olmaları gerçeği, mücadele dinamiklerini zayıflatan bir etmen olarak karşımıza çıkıyor. Ama bu, ülkenin içinde bulunduğu bütünsel atmosferin doğrudan bir yansıması olarak, muhtemel kırılmaların metal işçileri açısından hiç de yabana atılır bir ihtimal olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. MESS TİS süreci ve masada bulunan ağır dayatmalar, bu kırılmaları tetikleyebilecek bir dinamik olarak ortada duruyor.

***

Gelinen aşamada, sendikal bürokrasiyi aşabilecek, biriken mücadele potansiyelini açığa çıkartıp birleştirebilecek zeminleri zorlamak büyük bir önem taşıyor. MESS dayatmalarına karşı somut talepler etrafında örgütlenebilecek bu süreç, ileri-öncü işçilerin ve sınıf devrimcilerinin üzerinde önemle durması gereken bir hedef olabilmek durumunda. Sınıf mücadelenin genel ihtiyaçlarını eksen alan, günün öne çıkan başlıklarını bu kapsamda mücadele gündemi haline getiren somut yol gösterme çabası, içinde bulunulan durumdan çıkış açasından gündeme gelebilecek kırılmaları tetikleyebilecek bir öneme sahip. Kendiliğinden oluşan tepkiyi bilinçli bir temele kavuşturma çabası ve başlangıç noktası olarak alma hedefi, öncelikle metal işçilerinin, giderek de toplam sınıf mücadelesinin önünün açılması açısından ciddi bir imkan durumunda.

Bu anlamıyla, kriz süreci ve MESS’in dayatmaları, bütünlüğü içinde sürekli olarak işlenebilmeli ve bu konuda metal işçileri saflarında açık bir bilinç yaratma hedefi öncelikli olabilmelidir. 3 yıllık sözleşme dayatması, sefalet zammı, esnek ve kuralsız çalışma koşullarını ağırlaştıracak hükümler bütünlüğü içinde sürekli gündemler olarak öne çıkabilmelidir. Metal işçisinin yakıcılığını duyduğu taleplerinin haklılığı ve meşruluğu çok yönlü olarak işlenebilmelidir.

Dayatmaların yanı sıra, sendikal bürokrasinin rolü sürekli bir teşhir konusu olabilmeli, metal işçisinin tabandan örgütlenmesinin, inisiyatifi ele alabilmesinin, söz-yetki ve karar hakkını kullanabilmesinin altı her vesileyle çizilebilmelidir. Fabrika komiteleri/kurulları bunun somut gerçekleşme zemini olarak öne çıkartılabilmelidir.

Dayatmaları püskürtmek, haklı ve meşru talepleri kazanabilmek için birleşik mücadele ihtiyacı ve fiili-meşru bir mücadele hattı olmazsa olmazlardır. MESS dayatmalarına ve sendikal bürokrasinin tutumuna sermaye devletinin baskı ve yasaklarının eklendiği biliniyor. Grev yasaklarının rutin bir uygulama haline geldiği, MESS ve sendikal bürokrasinin elini rahatlatan bir işlev de gördüğü malum. Bu konuda sağlanabilecek bir bilinç açıklığı ve pratik olarak yasakları aşabilecek bir çaba, yine sürecin bütünlüğü üzerinden sürekli bir gündem olabilmelidir.

Gelinen aşamada, sendikal bürokrasinin fabrikalarda, üretime dokunmadan tepki eylemleri örgütlemeye başlaması, eylemlerin amacından bağımsız olarak, müdahale edilmesi gereken bir noktada duruyor. Sendikal bürokrasiye tepki olarak, gerçekleşen eylemlere duyulan güvensizlik ve katılmama eğilimi, var olan durağanlığı aşmak için adımların atılmasını zorlaştırıyor. Evet, eylemlerin mantığı ve biçimi mahkûm edilmeli ama metal işçilerinin bu tabloya müdahale etmesi, değiştirmesi, giderek üretime yansıyan bir içerik kazanabilmesi için bu eylemlerin basamak olarak değerlendirilmesi ihtiyacı da ortaya konulabilmelidir. Bu şu sıralar hakim olan beklemeci ruh haline, nasıl olsa satacaklar umutsuzluğuna yapılabilecek önemli bir somut müdahaledir.

Sendikal bürokrasinin “zorunlu ve görüntüyü kurtarmak için” gündeme getirdiği eylemler, şu an için sözleşme sürecinin masa başı görüşmelerin dışına çıkabildiği tek pratik alandır. Bu pratik alana müdahale ile birlikte gündeme getirilebilecek daha ileri eylem hedefleri, MESS’in ve sendikal bürokrasinin kuşatmasını yarabilecek bir potansiyel anlamına geldiği gibi, olası grev yasaklarına karşı bilinç ve örgütlülüğün yaratılabilmesi açısından da hazırlık zeminlerine dönüştürülebilir. Biriken mücadele potansiyelinin etrafını saran çok yönlü kuşatmayı aşabilecek, süreci tetikleyebilecek dinamikleri açığa çıkartabilir.

Sınıf mücadelesi ve gündemleri somuttur. Sürecin her aşamasında bu somutluk içinde müdahale temel gündem olabilmeli, bütünü gözeten ama günü yakalamaya çalışan bir yaklaşım belirleyici kılınabilmelidir. İlerici-öncü işçiler ve sınıf devrimcileri görevlerine bu gözle bakabilmelidirler.